Yıl 1988 Seul Olimpiyatları… Naim Süleymanoğlu’nun altın harflerle adını yazdırdığı organizasyon ve benim de gazeteci olarak ilk olimpiyatım… Yıl 2024. Bu kez Paris’teyiz. Bugünden itibaren kimin ne başarı elde edeceğini hep beraber göreceğiz. Belki yeni Naim’ler çıkacak.
Ve benim 9. olimpiyatım. Pandemi olmasa Tokyo’ya da gidebilecektim. Yani olimpiyat izleme, olimpiyatları değerlendirme konusunda bir hayli tecrübeli sayılırım. Gördüğüm en kötü organizasyon 2016 Rio Olimpiyatları’ydı. Tam anlamıyla, el yordamıyla, fener ışığında yapıldı ve bitti. En iyisinde ise Atlanta ile Londra arasında gidip geliyorum. Sanırım teknolojinin gelişmesi, olimpiyat ekonomisinin büyümesi, Londra’yı bir adım öne çıkarabilir. Ama açıkcası hem Muhammed Ali faktörü hem bizim performansımız (mesleki olarak müthiş işler yaptık) hem de Atlanta şehrinin oyunları çok sevmesi, benim adıma Atlanta’yı bir adım öteye götürüyor.
Şimdi Paris’teyiz… Açılış gününe yağmur ile başladık. Sanırım Paris düzenleme kurulu ‘bir yağmur eksikti’ demiştir. Çünkü daha resmen başlamadan devasa sorunlarla karşı karşıya Paris 2024.
GÜVENLİK – TERÖR KORKUSU
Öncelikle olimpiyat felsefesine en büyük düşmanı gördüm Paris’te. Ev sahibi olması gereken Paris halkı, olimpiyatlara rest çekmiş ve şehri terketmiş. Paris sokakları boş ve sessiz. Bu tarihlerde bu kadim kente gelmesi beklenen normal turistler bile yok. Oysa olimpiyat var diye bir pahalılık söz konusu değil. 1,5 euroya kahvenizi, yine 1,5 euroya büyük kruvasanı yiyebiliyorsunuz. Alın size klasik bir Fransız sabah kahvaltısı. Öğlen ve akşam yemeklerini de kolaylıkla 10-30 euro ortalamasında halledebilirsiniz. Konaklamada da olimpiyat var diye öyle bir fiyat patlaması yok.
Hosteller, pansiyonlar kapılarına ‘boş oda var’ tabelalarını asmış durumdalar. Yani bir turistin olmazsa olmazları yemek ve konaklama Paris’te şu anda gayet uygun ama iş güvenliğe gelince ve güvenlik konusunda Fransızlar durumu abartınca öyle kolay kolay kimse gelmiyor.
Olimpiyat Düzenleme Komitesi’nin verilerine göre Paris’te 75 binin üzerinde polis, jandarma ve özel asgari birlikler görev yapıyor. Bir kere dışarıdan görünen bu güvenlik güçleri arasında bir eşgüdüm sıkıntısı var. Polislerin ‘geç’ dediği alanlarda asker 50 metre sonra ‘geçemezsiniz’ diye durduruyor. Ulaşımın can damarı metrolarda askerlerin 6’lı 8’li gruplar halinde dolaşıyor olması tedirginlik yaratıyor. Ama işin en komik tarafı şu; bu güvenlik güçlerinin birçoğu Paris dışından takviye olarak getirildikleri için şehri bilmiyorlar, kayboluyorlar. Sadece güvenlik görevlileri değil, sporcuları taşımak için Paris dışından getirilen sürücüler de yolları bilmedikleri için ellerindeki konum bilgilerine rağmen gidecekleri yeri bulamıyorlar. Şehrin en işlek, en gidilebilecek yolları kapalı. Doğal olarak Paris’te olanlar alternatif güzergah tercih ediyorlar, bu da bazı bölgelerde yaya trafiğini bile zorluyor.
Örneğin dün sabah trenlere yapılan siber saldırıdan ben de etkilendim. Operadaki otelimden metroyla 20 dakikada gideceğim Eyfel kulesine 1.5 saatte yürüyerek ulaştım. Dönüş de o kadar. Üstelik yol boyunca dört kez özel tim tarafından kimlik kontrolü için durduruldum.
İN CİN TOP OYNUYOR
Şehrin ne kadar boş olduğunu vurgulamak için bir bilgi daha verip diğer notlarıma geçeyim. Paris’e gelenlerin genelde buluşma noktası Galerie Lafayette’nin çevresidir. Yılın bu zamanları, buranın önünde iğne atsanız yere düşmeyecek kalabalıklar olur. Şimdi neredeyse in cin top oynuyor.
Yerli yabancı konuşabildiğimiz birçok insan ki buna özellikle restoran çalışanları dahil olası terör korkusuna vurgu yapıyorlar. Siber terör zaten başladı. Önceki gün Paris’e geldiğimizde bu siber saldırılar yüzünden sporcu, yönetici ve medya akreditasyonları karman çorman olmuş, bilgisayarlar çalışmıyordu. Siber saldırının oyunlar başladığında daha yüksek seviyeye çıkmasından çok korkuyorlar, özellikle de yarışmalar sırasında derecelerin alınması ve bunların duyurulması konusunda büyük sıkıntı yaşanması da bekleniyor.
BİLETLER 7 BİN 500 EURO
İzlediğim olimpiyatlar içinde açılış gösterisi en etkileyici olan bence Londra’ydı. İngilizler 2012’de görkemli bir biçimde İngiliz topluluğunun dünya üzerindeki izlerini müthiş bir şekilde anlattılar. Gerçekten çok iyi bir açılıştı.
Demokrasinin çıkış kenti olan Paris’ten de açıkcası, demokrasi kurgusu çok net görülen bir açılış bekliyordum. Elbette dünkü açılışı beğenen çok fazla insan vardır. Ama benim gibi düşünen daha fazla. Fransızların, Fransız devrimine bu kadar az yer verip, Paris’i ve Fransız tarihini moda üzerinden görmesi benim açımdan çok etkileyici değildi. Açıkcası meşalenin yakılış şekli, ne Barcelona’daki okla yakılan meşale ne de Atlanta’da Muhammed Ali’nin duygusal meşale yakımını karşılamadı bile.
Ama şunu eklemek gerekiyor; açılışı stattan çıkarıp Sen Nehri’ne taşımak, yaklaşık 35 bin seyirciyi nehrin iki yakasına oturtmak oldukça etkileyici bir fikirdi belki ama yağmur sanırım hesaba katılmamıştı. Aşırı yağış bütün güzellikleri gölgeledi, herkes erkenden evine gitti. Bu arada açılış biletlerinin dün öğlen saatlerinde 7 bin 500 euroya ulaşmış olması da başka ilgi çekici bir durumdu.
GREV VE İŞ YAVAŞLATMA
Şehir halkının geniş bir olimpiyat karşıtlığının yanı sıra organizasyonu fırsat bilen çok sayıda sendikalar, önemli yerlerde greve gitmişler. Örneğin IOC üyelerinin kaldığı beş yıldızlı otelde hizmet sektörü çalışanlar grev yapmış durumda. Ne komiler çalışıyor, ne garsonlar. Kat hizmetlilerinin de onlara dahil olduğu bilgisi var.
Benzer iş yavaşlatma havaalanında da olduğu için yoğun rötarlar yaşanıyor, ciddi sayıda bavulunu bulamayan yolcu şikayetiye karşı karşıya kalıyorlar.
Paris’teki reklam panolarında sporcularımız da yerlerini aldı.
ÜÇ ALTIN HARİKA OLUR
Milli Takımımız bugün resmen düğmeye basıyor. Bizim her zaman hedefimiz önceki olimpiyattaki total madalya sayısının önüne geçmektir. Bu kez de öyle. Benim tahminim 8 ila 10 arası (10 olursa büyük bir başarı) madalya. Renklerini tabii ki söylemek zor. Ama üçü altın olursa harika olur. Mete Gazoz, iki Busenaz’ımız, Taha Akgül ve Yasemin Adar altına çok yakın isimler. Tekvandodan da sürpriz beklediğimi söylemeliyim. Cimnastik ve kadın voleybolu da madalya alacaklar listesinde gösteriliyorlar. Elbette çok ciddi bir de hayal kırıklığımız var. O da Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu’yla olimpiyatların lokomotifi olarak halterin Paris’te neredeyse sıfır çekmiş olması. Halterin olimpiyatlara bir kişi ile katılıyor olması Türk halteri adına kabul edilemez bir durumdur.